Dünya'nın atmosferi dışında evrenin geri kalan kısmına verilen isimdir. Uzay'ın
sınırları asla kesin değildir ve Uzay hep büyür. Atmosfer ile uzay arasında
kesin bir sınır bulunmamaktadır, fakat Dünya'nın atmosferi yukarı doğru
çıkıldıkça incelmektedir. Uzayda milyonlarca gökada bulunmaktadır. Bu gökadalar
içinde milyonlarca güneş sistemleri, gezegenler ve gök taşları
bulunmaktadır.
Uzay çok eski dönemlerden beri insanların büyük ilgisini
çekmiş, sonu olup olmadığı; varsa, sınırlarının nereye kadar uzandığı bilginleri
ve felsefecileri yakından ilgilendirmiştir. Uzayda yer alan gökcisimlerinin
incelenmesi, bunların hareketlerinin diğer gökcisimlerinin davranışlarına
yaygınlaştırılması, uzay hakkında çok az da olsa kimi fikirlerin ortaya
atılmasını sağladı. Çağlar geçtikçe insanların daha güçlü teleskoplarla uzayı
incelemesi uzay hakkındaki bilgileri artırdı. Uçan cisimlerin ortaya çıkmasıyla
Dünya'yı çevreleyen yakın uzay hakkındaki bilgiler, daha da artmaya başladı.
Nihayet, güçlü füzeler, yapma uydular, Ay'a insanlı ya da insansız araçlar
gönderilmesi, Güneş Sistemi içinde yolculuk yapacak yapma uyduların
geliştirilmesi, çok güçlü radyoteleskoplarla uzayın derinliklerinin
araştırılması, 20. yüzyılın ikinci yarısında insanlığın uzay hakkındaki
bilgilerini önemli ölçüde genişletti. Bu arada teorik fizik ve astronomi
konusunda devrim yapacak görüşler ortaya atan Einstein gibi bilginlerin uzay
konusunda ortaya attıkları pek çok kuram, gözlemcilerin uzay üzerine verdikleri
bulguların mantıklı bir şekilde açıklanmasını sağladı. Uzay konusundaki ilk
sağlam bilgiler, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında, özellikle kuzey
ülkelerinde kurulan gözlemevleri sayesinde alındı. ABD'nin Kaliforniya
eyaletinde bulunan Palomar Gözlemevi, Dünya'da mevcut gözlemevlerinin en
büyüğüdür. Buradaki aynalı teleskopun çapı 5 m., yüksekliği 40 m.dir. Bu
gözlemevlerinde uzaydaki gökcisimlerinin kütlesi, hacmi, ışığının şiddeti vb.
incelenmektedir. Uygulamalı fiziğin geliştirdiği tayf (spektrum) analizi,
uzaydan gelen ışıklardan, cisimlerin hangi elementlerden oluştuğunu
göstermektedir. 1932'de K. G. Jansky adındaki bir mühendisin rastlantı sonucu
bulduğu uzaydan gelen radyo yayınları, daha sonraki yıllarda radyoteleskopların
doğmasına ve uzayın derinliklerinin dinlenmesine, bu radyo yayınlarının
kaynaklarının ve nedenlerinin bulunmasına yol açtı. II. Dünya Savaşı sırasında
Almanların geliştirdiği V-1 ve V-2 füzeleri daha sonraki yıllarda uzayın keşfi
için yapılacak çalışmalarda büyük bir adım oldu. 1947-1956 yılları arasında
özellikle ABD, uzay çalışmalarına büyük hız verdi. Yapılan uzay uçuşu
denemelerinin hiçbiri bir uzay aracını yörüngeye oturtmayı başaramadı. Bu arada
SSCB, 1957 yılında üç kademeli Vostok füzeleri ile "Sputnik" adındaki ilk yapma
uyduyu Dünya çevresinde yörüngeye oturtarak uzay yarışında öne geçti. Uydulardan
elde edilen uzay üzerine bilgiler, canlıların, özellikle insanların uzayda
yaşayabilmeleri için hangi koşulların yerine getirilmesi gerektiğini ortaya
koydu. Böylece uzay tıbbı doğdu ve gelişti. Uzayda ilk insan ise 12 Nisan 1961
tarihinde SSCB'nin uzaya gönderdiği Yuri Gagarin oldu. Bu arada, insanların uzay
boşluğuna yerleşmelerini sağlamak, uzayı uzaydan izlemek, Dünya üzerinde
haberleşme kolaylıkları sağlamak için binlerce uydu yörüngeye yerleştirildi ya
da uzayın boşluğuna fırlatıldı. Nihayet 1969 Temmuzu'nda Ay'ın ABD'li
astronotlar tarafından fethedilmesi, uzay çalışmalarında en önemi adımlardan
biri oldu. Günümüzde uzay yarışı büyük bir hızla sürmektedir.
Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/88051-uzay-nedir-uzay-hakkinda-genel-bilgiler.html#ixzz1nbNHAdgs
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder